ISS’ye mesaj gönderiyor
Leo's Fortune, Reaper
Ücretsiz, Android, iOS
Horn ve République
6.99 dolar, Android, iOS
2.99 dolar, Android, iOS
İnternete 56K modemlerle bağlanıp, dosyaları saniyede en fazla 5-6KB ile indirdiğimiz zamanlar, daha dün gibi hatırımızda. Bugün internet hızları ve web siteleri olgunlaşmış durumdalar, ancak bu kez reklamlar, veri toplama gibi yan etkilerle karşı karşıyayız.
Bu yazımızda ise internetle ilgili hatırımıza gelen, hatırlamaya değer olduğunu düşündüğümüz 9 anıyı tekrar canlandırmak istedik... İnternetin ilk zamanlarını hatırlamaya hazırsanız, okumaya devam edin.
Eskiden internette başkalarıyla konuşurken, gerçek hayattaki kuralları uygulardık. Bugün ise internetteki iletişimin her zaman çok arkadaşça olduğunu söylemek zor.
İnternette başkalarıyla konuşurken karşınızdakinin yaşınıza yakın veya 20'lerinde olduğunu düşünürdünüz. Şimdi ise sohbet ettiğiniz kişinin size saygı duymasını bir kenara bırakın, size ne göndereceğini bile bilemiyorsunuz.
Hiç de uzak olmayan bir geçmişte sadece bir eposta almak, gelen kutumuzu açtığımızda yeni bir eposta bulmak bizi heyecanlandırırdı. Çoğumuz internete çevirmeli bağlantıyla eriştiğinden, yeni epostalarımızdan ancak bağlandığımızda haberimiz olurdu. Bugün ise her dakika gözümüzün önünde olan eposta hesaplarımız, her gün gelen tanıtım ve uyarı epostalarıyla dolup taşıyor.
Verileri, oyunları taşımakta kullandığımız, bozulduğundaysa bardak altlığı görevini üstlenen 3,5 inç'lik disketleri özlemiyoruz desek yalan olur... Aramızda bazılarımızın, disket sürücünün kafasıyla müzik çalmışlığı bile vardır.
Spotify, Netflix, Amazon gibi hizmetler, bugün medyaları yasal olarak dinlememize veya izlememize izin veriyorlar. Ancak hiçbir şey, zaman zaman ne indirdiğimizi bile bilmeden, ilerleme çubuğunu izlemek kadar heyecanlı değildi.
İnternete sürekli olarak bağlanamadığımız dönemde, modemin çevirme ve bağlantı seslerini duymak heyecan vericiydi. Dakikasına para ödediğimiz internete girdiğimizde tüm dileğimiz, telefonu kimsenin kaldırmamasıydı...
Usenet haber grupları, insanoğlunun en önemli, inanılmaz icatlarından bir tanesiydi. GeoCities'in özenle hazırlanmış, amatör görünümlü web sitelerini ve 20MB'lık site barındırma seçeneklerini de özlemiyor değiliz...
Facebook ve Twitter'ın her şeye dahil olmadığı zamanları özlüyoruz. Bugün her web sitesi, sosyal eklentilerle dolu ve bizden bir şeyleri beğenmemizi veya takip etmemizi talep ediyor.
İnternette her şeyi tahmin edemediğimiz, aradığımız belirli bir konu için arama motoru seçmek zorunda kalabildiğimiz zamanları özlüyoruz. İçimizde bazılarımız, mutlaka tek bir konuyu haftalarca araştırmakla geçirmiştir. Ancak şimdi internette her şey tahmin etmek mümkün. Alacağınız ilk arama sonuçları SEO'yu en iyi yapan site, genellikle aradığınız şeyin ta kendisi oluyor...
Yıl MS 2210. Enerji bol durumda olduğu için yemek sorunu yok. Doğru genetik kodlar tetiklenebildiği için insanlığın hastalık sorunu kalmamış durumda. Geo-mühendislik sayesinde küresel ısınmanın önüne geçilmiş.
Eğer Hollywood senaristlerinin insanların maymunlarla veya insan üretimi virüslerle savaştığı kehanetleri gerçekleşirse, bu gelecek ile asla karşılaşmayabiliriz. Ancak bu distopyaların dışında gelecek ütopyaları da bulunmakta. Günümüzün teknoloji devleri de, bu ütopyaların gerçekleşmesine yardımcı olabilecek pek çok proje üzerinde çalışmaktalar.
Bu yazımızda, Google, IBM, Microsoft ve Intel'in, daha güzel bir gelecek için bugün üzerinde çalıştıkları teknolojilerden bahsedeceğiz...
Neredeyse tüm gelirini reklamlardan kazanan bir şirketin geleceğimiz için çalışıyor olması korkunç bir fikir olabilir. Ancak Google'ın kötü olmadığını düşünürsek, bu korku bizi terk edebiliyor. Her ne kadar bu korku, Boston Dynamics gibi yeni bir robot firmasının Google tarafından satın alındığı duyurulduğunda tekrar ortaya çıksa da, kabul etmek gerekiyor ki kimse Google kadar umut sunmuyor.
Robot savaşçılar, geleceğin ilgi çeken özelliklerinden biri olabilir. Ancak Google'ın geliştirmekte olduğu diğer bazı ilginç projeler de bulunmakta. Project Tango ve Deep Learning gibi...
Tango Projesi, bir artırılmış gerçeklik projesi ve Google'ın Gelişmiş Teknoloji ve Projeler (ATAP) grubu tarafından geliştirilmekte. Bu proje, çevremizdeki üç boyutlu mekanla etkileşim biçimimizi değiştirerek, robotik dünyası için yeni bir devri başlatabilir. Gelecekteki akıllı telefonlar,gelişmiş görüş yetenekleri ile sunulup, herkesin çevrelerindeki üç boyutlu dünyayı haritalamalarına imkan tanıyabilirler. Bu durum, "sivil fotoğrafçılar" için bir sonraki en üst adım olabilir.
Bilgisayar görüşü, yeni bir alan değil. Ancak Project Tango, bu alanı akıllı telefonlara getirerek çok daha kolay bir şekilde ulaşılabilir olması sözünü veriyor. Cep telefonlarının bu yeteneğe kavuşması ise, bir grup algılayıcı ve Mantis Vision'ın MV4D teknolojisi ile sağlanacak.
Bir Project Tango Tablet Development Kit'iyayınlanmış durumda ve LG'nin önümüzdeki yıl bu projeyi bizlere sunma ihtimali bulunuyor.
Detaylı uydu fotoğrafları ve Google Maps, şimdiden GPS yardımı ile yaptığımız gezintileri oldukça kolaylaştırmış durumda. Bu etkiyi Project Tango ölçeğine çektiğinizde ise daha pek çok farklı avantaj karşınıza çıkıyor. Bu yöntem ile, alışverişleriniz çok daha kolay olabilir ve aradığınız bir ürünün tam olarak hangi rafta olduğunu dahi bulabilirsiniz. Ayrıca, Project Tango ile beraber droneların acil yardım çağrılarında çok daha etkili bir şekilde kullanılabilmeleri mümkün olmakta. Sürücüsüz araçlarda da büyük bir atlama yaşanabilir ve bu teknolojinin bir kısmı zaten kullanılmakta. Ayrıca, görme engellilerin yararına olan kullanım biçimleri de gayet bariz bir şekilde ortada.
Ancak, bu konuda hayal kurmak adına Google, bazı fikirleri ortaya atmakta. Örneğin, en sevdiğiniz oyun karakteri ile evinizde saklambaç oynayabilir veya koridorlarınızı ağaçlı yollara çevirebilirsiniz. Ya da evinizde kendi minyatür ordunuz ile bir strateji savaş oyunu oynamanız, dünya üzerindeki fiziksel mekanlara gizli dijital hazineler saklamanız mümkün olabilir...
650 milyon dolarlık DeepMind firması, Google için finansal anlamda bozuk para gibi gözükebilir. Ancak firmanın ve Deep Learning araştırmasının Google'a geçmesi ile beraber, dünyaya büyük bir değişimin getirilmesi mümkün olabilir. Deep Learning, makine öğrenimini, yapay zekaya yakın bir seviyeye getirmeye çalışmakta. Makine öğreniminin aksine, Deep Learning'de bir denetleme sistemi bulunmamakta. Tabii ki bu seviyeye ulaşmamız için önümüzde daha çok yol bulunuyor.
DeepMind, bir Neural Turing makinesi üzerinde çalışıyor ve bu makine, bilgileri kendi başına depolayabilecek ve hatırlayabilecek. NTM, insan beyninin öğrenmek ve uyum sağlamak için kullandığı sinir ağlarını kopyalamayı hedeflemekte.
Deep Learning'te gerçekleşecek gelişimler, robotların daha bilinçli varlıklara dönüşmesini sağlayabilirler. Bu durum, kontrolsüz eğitim ile beraber oldukça yıkıcı bir şey olabilecekken, aynı zamanda bilgisayarınızla satranç oynarken, onunla konuşmanızı da sağlayabilir.
Şimdiden Google Now ve Siri'de Deep Learning'in bir çeşidini görmekteyiz. Doğal dil işlemi, araştırmanın yapıldığı ana alanı oluşturmakta. Ancak gelecekte, Deep Learning, çok daha zeki algoritmaların önemli bir kısmı olacak ve hayatımıza işlenmiş pek çok noktada devreye girebilecek.
1920'lerin başlarından itibaren, International Business Machines Corporation (IBM) geleceği inşa etmekte her zaman payı olan firmalardan biri oldu. IBM, ardı ardına 20 yıl boyunca ABD'de en fazla patent verilen firma oldu ve halen en baştaki yerlerini korumaktalar.
IBM bu yılın başlarında, kendini yok edebilen bir sınıf teknolojiyi geliştirmek için ilk adımını attı. DARPA, "yok olabilen" veya kontrollü bir şekilde işlevsiz kılınabilen kaynak çağrısında bulundu. Bu teknolojinin askeri amaçlı ve hassas ortamlardaki kullanımları oldukça bariz bir şekilde gözükmekte.
IBM, bir radyo sinyali ile kendini yok edebilen CMOS mikroçipleri üzerinde çalışmakta. Böylelikle de bu çiplerin düşman eline geçmesi engellenmiş oluyor. ABD ordusu, bu mikroçipleri var olan pek çok gömülü sistemin bir parçası haline getirebilir.
Eğer "Görevimiz Tehlike" film serisini veya benzer başka bir seriyi izlediyseniz, bu teknolojinin getirebileceği imkanların bir kısmını tahmin edebilirsiniz. Ayrıca, bu teknoloji ile beraber sivil hayatta da pek çok işlem çok daha kolay gerçekleştirilebilir.
Pek çok ameliyat öncesi işlem, yok olabilen biyoalgılayıcılar ile beraber çok daha kolay bir şekilde gerçekleşebilir. Damarlarınızda gezen biyolojik algılayıcılar, doktorunuz için gerekli verileri toplayabilir ve daha sonra size hiçbir zarar vermeden kendilerini yok edebilirler. Bir başka kullanım imkanı da çevreye verilen zararları onarmak (petrol atıklarının temizlenmesi gibi) amacını taşıyabilir.
Microsoft, zaten geleceği yarattığını düşündüğü bir anda hayatımıza internet girdi. Ve ardından da Google... İşte o an, Redmond'lu firma çok daha fazasını yapmak zorunda olduğunu fark etti. Ve bugün çalışmalar meyvelerini veriyor; Microsoft'un gelecek görüşü göz kamaştırmaya devam ediyor.
RoomAlive, Microsoft'un 2013'te tanıtımını yaptığıIllumiRoom'un bir uzantısı olarak karşımıza çıkıyor. Bu sanal gerçeklik projesi, Xbox oyun ortamınızı genişleterek bütün odaya yaymayı planlıyor. Bu teknoloji Kinect algılayıcısı, geniş görüş alanına sahip bir projektör ve bir bilgisayarı kullanıyor. Bu projektör kameralardan altı tanesi odayı kaplıyor. Ardından Kinect odanın bir haritasını oluşturuyor ve içerisindekini takip ediyor. Bu sırada ise olan olaylar odanın içerisine yansıtılıyor.
RoomAlive ve arkasındaki güçlendirilmiş gerçeklik teknolojisi, odanızda eğlenmeniz dışında başka görevleri de üstlenebilecek bir proje. Bu teknoloji ile beraber gerçekçi sanal ortamlar yaratılarak pek çok farklı etkileşim ortaya çıkartılabilir. Diğer etkileşimli araçların aksine, bu teknoloji ile beraber insanların eğlenirken koltuklarından kalkmaları sağlanabilir ve eğitim, sağlık ve hatta askeri eğitim konularında pek çok farklı kullanım şekli ortaya çıkabilir.
Firmanın The Tomorrow Project sitesi, bütün gelecek tasarımcılarının kullanabildikleri bir yaratımsal ortam. Gelecekteki pek çok proje ve fikrin buradaki diyaloglardan ortaya çıkması pek şaşırtıcı olmaz. Ayrıca, "her şeyin içinde Intel" fikrinin, firmanın gelecek planının büyük bir parçası olduğunu da söyleyebiliriz.
Bu kısaltma açıldığı zaman Mobile Interior Imagining kelimelerine dönüşüyor. Intel ve Ford, sürücü ve araç arasında daha kişiselleşmiş ve akıcı bir etkileşim arayışında ortaklığa girişmiş durumdalar. Ford, bu durumu Intel'in etnografları, antropologları ve mühendisleri ile Ford'un araştırma mühendisleri arasında bir takım çalışması olarak görmekte.
Project Mobii, içeri bakan kameralar ve algılayıcıları kullanarak, araba sahibinin araba ile daha sezgisel bir boyutta yer alan sürücü desteği özellikleri kullanmasını sağlamayı planlıyor. Araştırma halen farklı teknolojilerin araç içerisindeki insanlarla nasıl etkileştiğini incelemekte. Gelecek için planlanan pek çok araba projesi dış kameraları kullanmakta. Project Mobii, araba ile "Internet of Things" fikrini birleştirmeyi istemekte. Bağlı akıllı telefonlar ve giyilebilir ürünler de bu projenin birer parçası olarak gözükmekteler.
Bu proje, yakın gelecekte karşımıza çıkacak arabaları yaratabilir. Bu ortak proje ile daha zeki bir araba ve daha iyi bir sürüş deneyimi yaratılmaya çalışılıyor. Yüz tanıma yazılımı ile daha güçlü bir kişiye özel kontrol biçimi yaratılabilir. Bu sistem ile, ailedeki farklı sürücülerin tercih ettikleri sürüş özellikleri, fazladan bir uğraş gerekmeden arabanın kendisi tarafından sağlanabilir. Ayrıca bu özellik ile sürücüsüz araçlara doğru yeni bir adım da atılabilir.
Çok yakın gelecekte, bu teknoloji büyük ihtimalle şerit desteği ve araç içi gösterim kontrolleri gibi sıradan sürüş özellikleri, ses ve hareket algılama teknolojileri ile çok daha fazla gelişecektir...